Beşiktaş 3 – 3 Galatasaray

 

Beşiktaş maça o kadar kötü başladı ki, başlama vuruşunun ardından Umut’un Beşiktaş defansının arkasına atılan topla buluşup Cenk’i de geçtikten sonra çaprazdan kaleyi bulmayan plasesi auta giderken maç saati henüz 20. saniyeleri sayıyordu.

İlk yarı boyunca adeta sahada oyun planı olmadan doğaçlama olarak oraya buraya koşuşturan bir Beşiktaş vardı sahada. Sanki Samet Aybaba çıkın oynayın deyip öylece sahaya sürmüştü.

Buna rağmen Fernandes taç çizgisine yakın bir bölgede kazandırdığı serbest atışı kendisi kullanıyor ve Melo’nun ters kafa vuruşuyla Beşiktaş maçın 8. dakikasında 1-0 öne geçiyordu.

Ardından Beşiktaş defansının uzaklaştırmayı başaramadığı top ceza sahası çizgisine yakın bir noktada Elmander’in önünde kalıyor, o da düzgün bir vuruşla Cenk’i mağlup ederek skoru 1-1’e getirdiğinde dakikalar 20’yi gösteriyordu.

Galatasaray ceza sahası önünde kazandığı topu kaptırdığı anda dengesiz yakalanınca top sağ tarafta boş durumda bulunan Holosko ile buluşturuluyor, Holosko da ceza sahasına girerek çaprazdan düzgün vuruşuyla Muslera’yı mağlup etmeyi başarıp 43. dakikada Beşiktaş’ı 2-1 öne geçiriyordu.

Devre böyle bitmek üzereydi ki kornerden gelen topla ilk anda buluşamayan Umut, oluşan karambolde Pektemek’ten seken topu önünde buluyor, 44. dakikada durumu 2-2’ye getiriyor ve ilk yarının skorunu da ilan ediyordu.

İlk yarı sonunda sunucular dâhil herkes için skor dışında maç öncesi beklentiler gerçekleşmiş, Galatasaray topla daha çok oynamış, Beşiktaş goller dışında etkisiz bir oyun sergilemişti.

İkinci Yarı

İlk yarı çoğunluk sahadaki oyun dengesini normal karşılasa da eminim benim gibi birçok Beşiktaş taraftarı bu durumun normal olmadığının farkındaydı. Acaba ikinci yarıda bir şeyler değişecek miydi?

Beşiktaş taraftarının beklentisi gerçekleşmiş ve ikinci yarıda roller tamamen değişmişti. Değişen oyun dengesi skoru da tekrar Beşiktaş’ın lehine çevirmesi gecikmemişti. Olcay’ın çizgiye inerek boş kaleye yollaması için Holosko’ya aktardığı top filelerle buluştuğunda dakika 51’i skor tabelası da 3-2’yi gösteriyordu.

İyi oyunla birlikte skor üstünlüğünü de ele geçiren Beşiktaş futbolcularının özgüveni yerine gelmiş devrenin başındaki oyunu devam ettiriyorlardı. Bu bölümde Fatih Terim’in Melo-Amrabat ve Hamit-Aydın değişiklikleri de çözüm olmuyor, Galatasaray’ın orta saha direncinin daha da düşmesine neden oluyordu.

Maçın Kader Anı 85. Dakika

Bu dakikada Beşiktaş’ın oynadığı derbilerde artık bir gelenek haline gelen ve adına da hakem hatası denen halkaya bir yenisi daha eklendi.

Ceza sahası dışında faul olduğu tartışmaya açık, bana sorarsanız faul de olmayan pozisyonda Burak kendini ceza sahasına bırakıyor, pozisyonu en az yan hakemi Erdinç Sezertam kadar net görmesine rağmen Bülent Yıldırım yan hakeminin uyarısıyla penaltı noktasını işaret ediyordu. Penaltı atışını kullanan Selçuk İnan’da 86. dakikada maçın skorunu 3-3 olarak ilan ediyordu.

Nasıl bir tesadüftür ki maçın skoruna tesir eden bu kritik “hatalar” yıllardır Beşiktaş’ın aleyhine gerçekleşir. Lehimize tek bir düdüğü sineye çekmeyiz, olmasın da. Ancak insan bu tesadüflerin sonu ne zaman gelecek demeden de edemiyor. Film değil yıllar süren bir dizi tadını aldı artık.

Geçmiş Olsun Mustafa Pektemek

Her ne kadar çalkantılı geçen sezonun da etkisiyle beklenenden uzak kalsa da inandığım ve sevdiğim Mustafa Pektemek’in Beşiktaş’a gelişiyle çok mutlu olmuştum. Bu sezon çıkışa geçmesini bekliyorken yaşadığı ciddi sakatlık sezonu kapatmasına neden oldu. Daha evvel yaşadığı diz sakatlığı olması sebebiyle de geri dönüşü bir hayli zaman alacak. Umarım onun adına herşey yolunda gider ve sahalara kaldığı yerden döner. Büyük geçmiş olsun Mustafa Pektemek.