Geçtiğimiz sezonlardan farklı olan oyun kurgusunun, savunmacıların skora katkısıyla net olarak ortaya çıktığı bir maç daha izledik
Milli maç arası nedeniyle 15 gün önce oynanan Kardemir D.Ç. Karabükspor maçının ardından izlenimlerimi aktardığım yazımın son paragrafıyla başlamak istiyorum. Bir anlamda kaldığımız yerden devem edelim de diyebiliriz.
Beşiktaş hücumları artık daha kalabalık
Hazırlık maçlarıyla birlikte geçen sezondan farklı olarak gözüme çarpan bir konuyu da atlamayayım. Göze çarpan artan mücadele gücünün yanında, Beşiktaş hücumlarda artık ceza sahasına daha fazla oyuncuyla gidiyor. İlk 3 haftada atılan 7 gol de bunun neticesini şimdiden alınmaya başladığını gösteriyor.
Ligin başındaki bu kritik süreç fazla hasar alınmadan atlatılırsa, biraz da art niyetle Beşiktaş’ın ilk 2 şansının olmadığı imajını yaratmaya çalışanlara, ligin sonunda kötü bir sürpriz hazırlayabilir.
Beşiktaş lehine yazılan 3 golün de savunma ve savunma ağırlıklı oyunculardan gelmesi tesadüfle açıklanamaz. Maçın 57. dakikasında orta sahada rakibin son oyuncusu, eliyle istemsiz biçimde topa müdahale etmemiş olsa, o anda rakip kaleye ok misali fırlamış 4 Beşiktaş oyuncusunun bulunduğu karenin devamının golle sonuçlanması kaçınılmaz olacaktı. Bu iki örnekle Beşiktaş gibi ben de geçen maç kaldığımız yerden başlamak istedim.
Bülent Uygun’un takımı, Beşiktaş’ı orta sahada durdurup, özellikle Fernandes’e yakın markajla Beşiktaş’ın topu ileriye taşımasını engellemeyi amaçlayarak oyuna başladı. Bu esnada Beşiktaş’ın hatalarını kollayarak gol bulmayı düşünmüşlerdi. Devre arasına girilirken maçı izleyen futbolseverler muhtemelen Beşiktaş’ın etkisiz oyunu ile golü bulmasının zor olacağını düşündü.
Elazığspor, Beşiktaş’ın verimsiz ancak koşan, mücadele eden, ayakta kalan dirençli oyununa ilk 45 dakika boyunca karşılık verse de ilerleyen dakikalarda Elazığspor’un gardının düşmesinin kaçınılmaz olacağını Samet Hoca hesaplamış olmalıydı.
Devre arasında umutsuzluğa kapılmış bir Beşiktaş taraftarına, gelecek bir golle Elazığ’la birlikte maçın çözüleceğini, şuursuz ataklarla gol aramanın kalende golü görme riskini artıracağını, sabırlı oyunun aklıllıca olduğunu söylerken, bu tarz maçlarda bir duran topun herşeyi çözeceğini de sözlerime ekliyordum. Üretkenlikten uzak olsa da Beşiktaş’ın iştahı ziyadesiyle gözleniyordu.
Elazığspor kalesindeki gole kadar maçta ofsayt bayrağının kaldırılmamış olması, bir anlamda Elazığspor’un oyun anlayışının neticesiydi
İkinci yarının başlamasıyla kurduğum senaryo gerçekleşiyor, 49. dakikada Fernandes’in kullandığı kornerden gelen top Necip’in kafa vuruşuyla ağlarla buluşuyor ve Beşiktaş 1-0 öne geçiyordu. Ardından 63. dakikada Sivok ve 72. dakikada Hilbert’le gelen goller maçın sonucunu tayin ediyor, ilk yarı sonundaki umutsuzluklarsa yerini mutluluğa bırakıyordu.
Fernandes’in başrol oynadığı orta sahada Veli, Olcay ve Necip’in dur durak bilmeyen koşuları bir rakibi daha adeta sere serpe yere sermeyi başardı. Keza ikinci yarıda ciddi bir hakimiyet kuran, rakibine pozisyon vermeyen bir takımdan, son dakikaya kadar gol aramaya devam eden bir takım oyunundan bahsediyoruz.
Bu sezon Beşiktaş’ın 7 farklı oyuncusu gole adını yazdırdı
Futbolda görsellik ve yaratıcılık elbette önemli. Ancak 4. haftalar gözönüne alındığında, bulunan 10 golle son 9 sezonun en çok gol atan takımının temelinde yatan mücadele, disiplin ve fiziksel direnç. Bu unsurlar artık futbolun temel taşları, üzerine koyacağınız uyum, özgüven, futbol zekası, yetenek gibi unsurlar da başarınızın ulaşabileceği noktayı belirleyecek olan tuğlalar.
Elbette Beşiktaş adına katedilmesi gereken çok mesafe var, iyi futbolun değil skorun önemli olduğu bu dönemi talihsizlik yaşamadan atlatmak çok önemli diyordum, halen de öyle.
Son iki maçta alınan net skorlarla “bana göre şu ana kadarki tüm maçlarda” devam eden olumlu görüntünün bir süre daha en azından aynı çizgide devam etmesi gerekiyor.
Mevcut ortamda gerek camia, gerek takım, yaşanacak aksiliklerin yansımasının büyük hasarlara neden olması kaçınılmaz kırılgan bir yapıda. Dilerim herşey yolunda gitmeye devam eder.
Maçtan notlar
Maça dönecek olursak, 26. dakikada Sivok’un ceza sahasına girmek üzere olan Faubert’i koluyla engellemesinde Kuddusi Müftüoğlu’nun kırmızı kartını kullanmamış olması tartışmalı bir karardı.
Maçın 33. dakikasında Necip’in zamanlama hatası olduğunu düşündüğüm hamlesinde, kramponunun topla değil rakiple buluşmasını bazı yorumcuların tartışmasız kırmızı kart yorumunu okudum/izledim. Aynı yorumculara, bu pozisyondan sarı kartla yırtan Necip’in, geçen sezon GS ceza sahasında Ujfalusi’nin tabanıyla dizine 12 dikiş atılan Necip’le aynı futbolcu olduğunu hatırlatıp, o gün sadece “talihsizlik” yorumlarını yüzlerine karşı söyleyerek hatırlatmayı çok isterdim. Lütfen eyyamı bırakın.
Bilica’nın kaçırmak üzere olduğu Almeida’nın suratına bilinçli olarak hamlesi gözlerden kaçıverse de, Almeida’nın geçtiğimiz sezon dirseğiyle rakibine hamlesinden aldığı 5 maç men cezasından farkı varsa birisi bana izah etsin.
Ha keza 90+2. dakikada yanılmıyorsam Sezer Badur’un, Erkan Kaş’a kayarak yaptığı müdahale futbol kitabına göre kırmızı kartı gerektirirken, sokakta yaşansa polis Sezer’i adam yaralamaya teşebbüsten gözaltına alır. Ne yazık ki objektif spor yorumcularımız utanmadan ve mecburiyetten sadece faulden sözedebildiler.
Maç notları derken konuyu dağıttık, Olcay halen skora katkı anlamında ortada görünmediği için ön plana çıkabilmiş değilse de mücadelesi ve akıllıca tek paslarının skora yansıması bügün olmazsa yarın maça damga vuracak görüntü veriyor. Fernandes’in ilk yarıda direkte patlayan topta da Holosko’nun ıskaladığı topun üzerinde de Olcay Şahan imzası taşıyordu. 60. dakikada ceza sahasındaki slalomunda son hamle tercihini kale yerine arkadaşına yapmış olsa, kendi adına kaçan gol değil asist olarak yazılacaktı maç notlarına. Artık Olcay adına beklenti değil istatistiklerini yazmak istiyorum maç sonlarında.
Fernandes için parantez açmamak haksızlık olsa da yazacak şey de bulamıyorum, söylenecek tek söz nazar değmesin demek olur. Ha bir de Samet Hoca’nın başrol oyuncusunu maç koptuktan sonra oyundan almasını tercih ederdim.
Başarılı olur veya olamaz ayrı konu, Batuhan’ın zaman ihtiyacı var, eleştiriye evet ancak acımasız eleştirilere katılmıyorum. Etkisiz görünse de ilk yarı sıkışan ve takım olarak kontrollü oyunda fazla topla buluşma şansı bulamadı. Eksik tarafı rakibi rahatsız edecek koşuları ve özellikle Olcay’ın tek pasında ayakta kalması gerekiyordu.